9 Aralık 2016 Cuma

Türkiye'de Kadın Olmak

Türkiye günden güne kadınlara cehennem olmaya devam ediyor. Adalet sisteminde kadınların ne kadar mağdur edildiğini biliyoruz. Bunların son örneği çıkarılmak istenen "tecavüz yasası"ydı. Ülkenin haber gündemi durulmuyor. Son haberlerde Kürt olduğu için öldüren kadın ile Manisa'da hamile kadının tekmelendiğini okuduk. Ayrıca ünlü bir kozmetik zincirinde liseli bir kız çocuğuna yapılan uygulamayı da herkes biliyor.

Türkiye'de kadınların en büyük sorunu kadınlara yapılan bu zulümlerin artık eskisi kadar tepki toplayamaması. Bu olayın toplumca kanıksanması. Ekşi sözlük yazmasa, kadın aktivistler olayın üzerine gitmese haber kanalları haber değeri bile görmüyorlar artık. Peki toplum bu olayları neden kanıksadı? Sebebi çok basit: ADALET SİSTEMİ.
     Örnek vermek gerekirse Kasım ayında 10 kadın ve çocuğa tecavüz edildi. Peki yargılamalar ne oldu? Okuyunca tüylerim diken diken olmuştu ama acı gerçek tam da bu:
Üç tecavüzcü adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı, biri denetimli serbestlikle bırakıldı, biri hakkında hiçbir işlem yapılmadı, beşi tutuklandı. Tecavüzcülerden biri hakkındaki hukuki süreç haberde belirtilmedi. Kendini korumak için tecavüzcü erkeği öldüren bir kadın ise tutuklandı.
Adalet sistemi böyle işleyen bir ülkede  erkeklerin güvendiği en büyük unsur yine adalet sistemi olur. Malum yargımızın zihin engelli kadının tecavüze uğraması davasında "bağırmadı rızası vardı" kararını verdiğini hafızlarımızdan silemedik henüz ki silmeyeceğiz! Ülkemizde cinsel istismar yasasıyla kadınların hakları güvence altına alınmıştır ancak ne kadar işliyor? Tartışılır! Daha sonra ünlü kozmetik markasında yaşanan olayla ilgili bir yazı paylaşmayı düşünüyorum şimdilik kendinize iyi bakın.

7 Aralık 2016 Çarşamba

İnce Memed Üzerine Kısacık Bir Şeyler

Yaşar Kemal'in efsanevi romanı üzerine bir şeyler yazmak gerçekten heyecan verici. Bir kitap düşünün: betimlemeleriyle, sadeliğiyle,müthiş hikayesiyle sizi adeta Çukurova'ya götüren bir kitap. Yaşar Kemal böyle bir yazar işte. Her kitabında sizi olayın yaşandığı yere götürüyormuş hissi verir. Ancak İnce Memed serisinin birinci kitabında bambaşka bir akış var. Okurken yaşattığı müthiş hissi arıyorsunuz daha sonra okuyacağınız tüm kitaplarda. Kitabı okurken bir an için İnce Memed benmişim gibi hissettim. Zalim Abdi Ağa beni dövüyormuş gibi hissettim. Benim annemi tekmeliyormuş gibi hissettim, İnce Memed'in yaşadığı öfkeyi hissettim. Çakırdikenliğin ayaklarıma batışını hissettim. Memed çatışmadayken yanından geçen kurşunların sesini duydum. Hatçe'ye olan hasretini hissettim. İnce Memed sizi içine alan bir kitap. Kitaptan kısa bir alıntıyla devam edelim:

"Oturur oturmaz, heybesinden bir çıkın çıkardı, açtı, çıkında yufka, ince beyaz ekmekler vardı. Bir de kocaman kırmızı bir soğan. Soğanın yanında da çökelek vardı. İhtiyar yemeğini bitirdi. Çıkını iyicene sıkı sıkıya bağladıktan sonra, gitti suyun kıyısına yatıp doya doya içti. Elinin tersiyle ağzını, bıyıklarını silerek geldi oturdu. Kocaman tabakasını çıkardı, açtı cigarasını sarı defter kağıdına parmak kalınlığında sardı. Çakmağı çakmaya başladı. Neden sonradır ki kav aldı, ortaya hoş bir koku salıverdi. Cİgarayı yaktıktan, belini de nar ağacına bir iyice dayadıktan sonradır ki...."
İnce Memed müthiş dilinin yanı sıra iyi bir toplum eleştirisini de içinde barındıran bir roman. Dönemin özelliklerini, şartlarını, yöre halkının yaşadıklarını, cahil kalışlarını, özellikle Çukurova'da yaşananları Yaşar Kemal'in çok iyi özümseyip aktardığını görüyoruz. Yörede görülen ağalık sistemini, devletin kolluk gücünün güçlünün yanında olduğunu, dağlardaki eşkiya sorunlarını çok iyi aktarıyor Yaşar Kemal. Kitap toplum eleştirisini yaparken aşkı, dostluğu, düşmanlığı da çok iyi aktarıyor. Son olarak bir İnce Memed alıntısıyla bitirmek istiyorum:


"Dünyanın bütün kötülüklerine baş kaldır. Bazen senin iyiliğin başkasının kötülüğüne de olabilir. Kendi iyiliğine de baş kaldır."

Giriş


Uzun bir süredir aklımda olan "blog" fikrini bugün gerçekleştiriyor olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Evet aklımda bir blog yazma fikri vardı ancak ne yazacağım diye soruyorum kendi kendime. Bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum. Akışına bırakacağım, özel bir çaba içerisine girmeyeceğim. Yaşadıklarımı, okuduklarımı, dinlediklerimi gördüklerimi paylaşırım herhalde. Dedim ya bilmiyorum. Belki de bu yazıyı sadece ben okuyacağım. Onu da bilmiyorum. Üniversite okuyan bir öğrencinin gece oturup yazdıkları olacak burası.